11 Mayıs 2009 Pazartesi

AYHAN-TOPAL-BARIŞ: HAKKI YENEN ÜÇLÜ




Süper lig de 31. hafta maçlarından galatasaray- ankaragücü maçını izlerken gerçekten bir şeyin farkına vardım. Galatasaray bu sene başarısız o ayrı mevzu, ama takımda saha içinde belli bir yükü çeken ve genel de bunun karşılığı olarak çok fazla hakkı teslim edilmeyen bir üçlü var ki, son yıllarda özellikle ülke futbolunda eksikliğinden dem vurulan oyunu iki yönlü oynayabilen futbolcular ayhan akman, mehmet topal, barış özbek. -bunlar zaten kendilerini ispatladılar-, veya -skora direk katkıları yok-, -dünyanın her yerinde liberoların kaderi bu- gibi söylemlerle itiraz edebilirsiniz ama ben yine de bu oyunculara özel olarak değinilmesinden yanayım. galatasarayın kadrosu kaliteli derken sanırım bu üçlünün varlığı bu söylemde başı çekiyor, özellikle aynı tip oyuncularda rakiplerinin hali ortadayken. aşağıda ayrıntısıyla değineceğim bu üçlüye rağmen galatasaray halen ligde şampiyonluk şansını mucizelere bırakmışsa varın siz düşünün galatasarayın bu sene kadro kalitesi hariç ne yanlışlar içinde olduğuna.

ayhan akman: gaziantepspor da parlayıp , ordan beşiktaşa geçen ve en son soluğu 2001 yılından bu yana sarı kırmızılı takımda alıp, adeta burada zirve yapan, tecrübe abidesi bir futbolcu. şu an yerli sınırlar içinde mevkisinde tartışılmayacak bir kalitesi var. hücuma dönük bir oyun tarzıyla futbola başlaması, defansif orta saha oyuncularında çok az bulunan bir top tekniği ve doğal olarak hücuma katkı imkanını sağlıyor.yeri geldiğinde yaşına rağmen takımın en çok koşan futbolcusu oluyor, yeri geldiğinde bu sene için önündeki 3 lü 4 lü grup halindeki arda-kewell-lincoln-baros a inanılmaz bir rahatlık sağlıyor hücumda. ince işler dediğimiz, riskli bölgede şık bir hareketle topu saklama, oyunu açma, alan katedip ara pası veya şut atma bunlar ayhan akman da mevcut. değinilmesi gereken nokta yanında zaman zaman mehmet topal zaman zaman barış özbek olmadan bir nebze zorlanacağı gerçeği. çok iyi uyumlular çünkü. ayhan akman lucescu zamanında daha çok parladı diyebiliriz. fatih terimin 2002 -2004 yılları arasında genelde her maç düşünmeden formayı teslim ettiği bir futbolcu olmadı. direk 10 numara bölgesine yani hücuma alternatif olarak düşünüldüğünde zayıf kalacağı düşüncesiydi, belkide onu yedek bırakan. ama ayhan akman galatasarayın o dönemleri de düşünüldüğünde o görevin de altında kalkabilecek bir potansiyele sahipti. yine fatih terim demişken , şu formda halinde bile ayhan akman terim tarafından gözü kapalı kadroya yazılması gerekirken genel de yedek bekletilen bir futbolcu. her fırsatta kalitesinden bahsedilip (üstelikte böylesine kritik bir mevkide) milli takımda forma bulamaması nedense hiç sorgulanmadı güzide basınımızda.
ayhan akman bir dönem , sol açık sıkıntısında o mevkide oynatılıp gayet başarılı maçlar çıkarmıştır, hem de farklı bir stille. kanat açığı dediğinde genel de akla; süratli, rakiplerini yeri geldiğinde ipe dizebilen bir futbolcu profili gelirken, ayhan akman adeta bunlara tezat oluşturabilecek bir yapıyla o mevkide bir tarz oluşturdu. genelde deparla değilde, defansif olarak top saklama özelliğini kanatta da konuşturup ince bilek hareketleriyle topu çizgiye kadar taşırdı. gol bölgesine ters ortalar yapabilirdi. ayhan akmanın saha dışı profiline bakar isek. bir grup tarafından sürekli olarak çirkef futbolcu kategorisine sokulacak bir etiketlenmeyi kesinlikle haketmiyor. hakemlerle tartışır, aşırıya kaçmaztı. rakip takım taraftarı ona toplu bir şekilde küfür etmediği sürece! işine bakardı. son gs-fb derbi olaylarında sanırım onun o olayların içinde olmaması bir kesimi pek mutlu etmemişti.

mehmet topal:
ayhan akmanı tam bir tamamlayıcı yeni nesil, modern önlibero. ayhan akmanın daha defansif, daha az teknik, daha genç ama tam bir önlibero fiziklisi modeli diyebiliriz futbolcuyu modellemeyi seven insanlar için. galatasaraya gelmeden önce dardanelspor da 29 kez ilk onbirde oyuna başlamış, sadece iki kez oyundan alınmış. sonradan oyuna hiç girmemiş, iki gol atmış bu süreçte diyor rakamlar. bu performansta bir topçu birden süper lige transfer olsa da üstüne koyarak artan bir performansla nerelere gelinebileceğini rahatça gösterdi. özellikle bu sene sakatlıklardan çok çekti, tam anlamıyla form tutmuş hali daha iyi olacak. bir kere topal mevkisine saha da duruşuyla, fiziğiyle çok yakışan bir futbolcu. mücadeleci. lafın gelişi değil mücadeleciliği, hata da yapsa onu her maçta her saniye rakibi kovalarken görebilirsiniz. rakibe kritik müdaleleri onu önplana çıkartan. eminim ileriye doğru oynama yüzdesini de her geçen sezon daha da artıracak. topal uzaktan mermi gibi şutlarını son zamanlar hariç cesurca denemesi ile ve en önemlisi isabet oranıyla da yerli önlibero kontanjanımızdaki bu eksikliğide kapatacak gibi. bu sene zaman zaman defansta da kullanılması ve o mevkide de gayet iyi performans göstermesi tamamen mehmet topal ın defansif olarak yeterliliğinin işaretidir zaten. sevillanın transfer listesinde olduğu söyleniyor. giderse belki daha fazla geliştirebilir kendini. hakkı da böylelikle daha çok teslim edilir.

barış özbek: geçen sene ismi duyulmayan futbolcu transferi kontenjanından ve gurbetçi futbolcu kontenjınından gelen bir isim olarak anıldı esprili çevreler tarafından. ilk senesinde zaman zaman tereddütler oluşturan bir performans çizdi, bu sene ise daha başarılı diyebilirim. aslında zaman zaman mevki karmaşası yaşıyor barış özbek; mehmet topal ve ayhan akmana nazaran. topal gibi direk önlibero tanımlamasına uyacak bir futbolcu değil, ayhan gibi de iki yönlü oyuncu değil. sağ açık, ikinci önlibero, sağ bek mevkilerinde oynayabilmesi, çeşitlilik bakımından belki iyi ama tam olarak özelliklerini yansıtmasını engelledi sanki. şu an için türkiye ligi standartlarında özellikle önplana çıkan savaşçı ve orta derece hücuma katkı seviyesiyle yeterlilik derecesi gayet iyi. barış özbek genç, enerjik, hücum da ve pas alışverişinde zaman zaman taraftarın tepkisini çekebilen, ancak özellikle avrupa maçlarında tekniğini zaman zaman konuşturan bir futbolcu. gelişme aşaması topala göre daha fazla takip edilmeli. son zamanlarda biraz azaltmış olmasına rağmen sıkıntı yaratan noktası ise ikili mücadelelerde çok çabuk kendisini yere bırakması ve hakemlere yoğun itirazları.

Yukarıda değindiğim mehmet topal, barış özbek, ayhan akman galatasarayın ve türk futbolunun son zamanlarda yetiştirdiği önemli futbolcular. hepsinin aynı mevkide olması da büyük bir sorunu çözebilme potansiyelini de ortaya çıkarıyor. belki bir alex, lincoln, arda, baros, yattara vs. gibi direk gole yönelik olmamalarından çok fazla gündeme gelmiyorlar maçlarda( diğer arkadaşlarına nazaran). son not: ben bir galatasaraylı olarak takımımdaki bu üçlünün varlığını son anda gelebilecek bir şampiyonluğa dahi değişmem.

kareler:



ayhan akman: liverpool-galatasaray



mehmet topal: çek cumhuriyeti-türkiye euro 2008



barış özbek

4 Mayıs 2009 Pazartesi

YOL BOYU MIRILDANIR BİR ŞARKI

GRUP YORUM
ŞARKI ADI: FEDA
BULUNDUĞU ALBÜM: FEDA(2001)

ölüm oruçları ve feda... başlık içinde başlık.... bu şarkının her dizesi ayrı bir başlık her dizesi yaşanan dramatik sonla biten o olaya inat o kadar coşkulu. ne demeli grup yorum ve bir klasik feda..

ben diyorum ki ona
kül olayım kerem gibi yana yana
ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak
nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa??

toprağa hayat verir, sevdamızın bereketi
seni ölecek kadar çok sevdik yurdum
dinsin artık gözünün yaşı

hayatı yudum yudum içiyorduk
yürüyorduk aydınlığa
sana kalkan elleri durdurmak için
katıldık açlık kervanına

yansak kavrulsak alevin kızgınlığında
dilimizde aynı şarkılar
seni sevecek kadar çok öldük halkım, mahpuslarda...

yollarda kalabalık içinde yürüyor menziline
güllerin genci tazesi yüreği kor bir volkan
düşleri vardır her dem tazedir, çağlayıp coşar içinde

yol boyu mırıldanır bir şarkı, içinde mahpusluğun sızısı
meşale gibi yanan bedenleri, düşünür nazlı fidanı

bir canım vardır direnip yaşar
bir canım vardır savaşçı -tutsaktır-
bir canım var hıncıyla çatlar gök
bir canım var mahpuslarda yanar
özgürlük uğruna feda bu can halkıma, vatanıma

gözleri görmez kimseyi içinde dinmez fırtına
gözü yaşlı kalmış analar onlara canım feda
zulme susarsa ne yaşar bu can
adalet yoksa hayat ne

kolları bağlanmış halkın, direnmek yasaktır bize
tutuşur duvarlar ardında açlığa direnen canlar
zulme susarsa ne yaşar bu can
adalet yoksa hayat ne

şarkının can alıcı kısımları:

şiirden sonra öyle bir giriş var ki: ' toprağa hayat verir sevdamızın bereketi'
ilerleyen kısımlarda yine benzer başlangıçlar: 'yol boyu mırıldanır bir şarkı içimde mahpusluğun sızısı..' ses, söz her türlü uyum dorukta bu noktalarda...

İZLE DERS AL- BİDAHA SAR İZLE YİNE DERS AL..

ESARETİN BEDELİ
Tür : Dram
Yönetmen : Frank Darabont
Senaryo :
Frank Darabont , Stephen King (Kitap)
Görüntü Yönetmeni : Roger Deakins
Müzik : Thomas Newman
Yapım : 1994, ABD , 142 dk.
Oyuncular

Tim Robbins , Morgan Freeman , Bob Gunton , William Sadler , Clancy Brown , Gil Bellows , Mark Rolston , James Whitmore



Sinema gibi göreceli ve sınırsız sayıda üretiminin olduğu bir sektörde başarı bakımından başa güreşmek öyle bu cümleyi bu kadar kolay kurup okumak gibi bir şey olmasa gerek.

esaretin bedeli didaktik yapısını oldu ya saymasak bile, kalabalık mekanlı bir ortam nasıl kusursuz yaratılıp, izleyiciyi içine çeker işte sırf bunun dahi derslerini vermesi bakımından harika bir yapıt. hapishane ortamındaki her bir sahnedeki özen zaten hikayenin akışını doğrudan pozitif etkilediği gibi film boyunca durağanlığa yakalanma gibi bir dezavantajına rağmen merak duygusunu ayakta tutmayı başarıyor. 94 yılında oscarları forrest gump filmine kaptıran esaretin bedeli, yıllar geçtikçe hatırlanma katsayısı artarak büyüyen bir başyapıt oldu. izlemeyen çok az bir sinemasever kalmıştır heralde.


filmden kareler:




andy nin mahkumlara müzik dinlettiği unutulmaz bir sahne.













NE İÇİNDİ BUNLAR: PARA MI:


FARGO:

Tür :
Macera / Dram
Yönetmen : Joel Coen
Senaryo :
Joel Coen , Ethan Coen
Görüntü Yönetmeni : Roger Deakins
Müzik : Carter Burwell
Yapım : 1996, İngiltere / ABD , 98 dk.

Oyuncular

William H. Macy (Jerry Lundegaard) , Steve Buscemi (Carl Showalter) , Frances McDormand (Marge Gunderson) , Peter Stormare (Gaear Grimsrud) , Kristin Rudrüd (Jean Lundegaard) , Harve Presnell (Wade Gustafson)
Jerry Lundegaard büyük bir finansal kriz içerisindedir. Umutsuz durumundan kurtulmak için bir plan yapar. İki beceriksiz adamı karısını kaçırıp zengin babasından fidye istemeleri için tutar, para alındığında paylaşacaklardır.

Karısı kaçırılır, adamlar Amerika'nın kuzey ucuna, Dakota'nın Fargo kasabasına saklanırlar. Fakat herşey yolunda gözükürken hamile bir kadın polis bütün planı bozar...


Soğuk bir film, bizden insanlar, bir takım kötü planlar. ne kadar klişe değilmi.. film afişini tamamlama cümleleri sanki. fargo böyle özetlenecek klişede bir konuya sahip işte. ama filmin işlenişi, bu bir hollywood yapımı değil diye bas bas bağırıyor. bu da filmin artı hanesi. olaylar gelişirken, senaristler yönetmenler her kim yetkiliyse, çoğu filmde unutulan günlük hayattan enstantaneler, katilde olsa kötü adamda olsa insanların anlık küçük huysuzlukları ve zaman zaman bu kadar da yemek yenmez, bu sahne olaya nasıl bir etki etti ki deneilebilecek sekanslarıyla aslında olmuş bu film dedirtiyor. yani tek tek irdelense sıkacak parçalar filmin bütünüyle birlikte yönetmenin yorumları ve yansıttıkları ile birlikte düşünüldüğünde bu da bir tarz dedirtiyor. yerindelik ilkesini bozmayan bir tarz hemde

başrolümüz Lundegaard ın para bakımından sıkıntılı, ailesinden hafif bunalmış bir dönemine denk gelen film, bir çok karaktere de geçiş yapıyor bu yolla. kaçırılma planına alet olan soğukkanlı aynı zamanda amaçsız yaşıyorlar hissi uyandıran komik sakar suçluları ve sık sık mutlu yaşantısı ve ben merkeziyetçiliği vurgulananan polis çift. soğuk iklim, göze hitap edecek yol filmlerini hatırlatan sahneler, ve tarantino filmlerine göz kırpan aniden beliriveren şiddet sahneleri ile tv lerimizde de sıkca oynamış fargo filmi hakkında şöyle bir yazı yazıvermiş olduk böylece.

FİLMDEN KARELER:


polis memuru mcdormand. itici görüntüsü filmi
sürüklediği gerçeğini değiştirmiyor.

kötü adamlarımız. film boyunca oldukça asabiler.

AZ AMA ÖZ SEYİRCİLİ BİR PAZAR HİKAYESİ


PAZAR BİR TİCARET MASALI

yönetmen : Ben Hopkins

MÜZİK: CİHAN SEZER


Senaryo:
Ben Hopkins YAPIM: TÜRKİYE

Yapımcı: Roshanak Behesht Nedjad SÜRE: 93 DAKİKA

VİZYON TARİHİ: 10 NİSAN 2009

çok az sinemada oynayan, kalitesi gördüğü ilgiyle ters orantılı, sessiz sedasız vizyon macerasını devam ettiren filmlere şu sıralar en iyi örnek pazar filmi. belkide bu sektörün pazarında boğulmaya mahkum salt seyirci sayısına bakıldığında. film doğuda küçük bir bölgede her türlü elektronik-beyaz eşya sayabileceğimiz bir takım ürünlerin artmaya başladığı 90 lı yıllar başlangıcında bu kapitalizme yelken açacak ürünlerle, o bölge halkının ticaret yapacak kadar tanışması ve günümüzde oluşan bu zincirin ilk halkası olma çabalarını anlatıyor bir nevi. Mihram karakterini merkezine alarak, onun hayata tutunma çabalarını para ile çok iyi harmanlayarak kısa bir kesit sunuyor hayatından. Yönetmen yabancı bir yönetmen çekim tekniği, sahne geçişleriyle bunu yansıtıp,yabancı bir film izliyormuşuz hissi uyandırıyor zaman zaman. şirin bir doğu kentinde, naif bir öyküyü, güzel müziklerle süsleyerek gidilesi bir film yaratmış yönetmen.

OYUNCULAR: Tayanç Ayaydın (Mihram) , Genco Erkal (Fazıl) , Melih Düzenli , Hakan Şahin (Mustafa) , Şenay Aydın (Elif)


filmden kaRELER: